|
|
 |

Dünya yüzeyinin üçte biri yani dört milyar hektardan fazla arazi çölleşme tehdidi altında. Bilimsel veriler, Türkiye'nin küresel ısınmanın olumsuz etkilerini en önce ve en şiddetli şekilde yaşayacağını gösteriyor. Tedbir alınmazsa yeşilliğiyle övündüğümüz Türkiye en geç 40 yıl içerisinde çöl olacak.
Küresel ısınma tehlikesinin kapımıza dayandığını artık hepimiz biliyoruz. Kuraklık ve çölleşmeyle karşı karşıyayız. Araştırmalar küresel ısınmanın son 50 yılda yüzde 90 oranında insan eliyle arttığını ve asırlarca süreceğini gösteriyor. Küresel ısınmada karbondioksit gazının artmasının etkisi büyük.
Türkiye, karbondioksit salınımındaki artışla atmosferi kirletme konusunda dünyada en hızlı artış kaydeden ülke. Karbondioksit salınımında birinci sırada yer almamızın en önemli nedeni, sanayi tesislerinin çevre standartlarına uymadan üretim gerçekleştirmesi. En verimli tarım alanlarında sanayi tesisleri kuruluyor ve bu tesislerin atıkları da derelere karışıyor.
|
 |
|
Peki, küresel ısınma çözümsüz bir sorun mu? Aslında değil. Küresel ısınmanın olumsuz etkilerinden korunmak için bir şeyler yapabiliriz. Örneğin, toprakları doğru ve verimli kullanabilir, ağaç dikebiliriz.
TEMA Vakfı susuzluk ve kuraklığa karşı kısa vadede çözüm bulabilmek için "Suyunu Boşa Harcama" Kampanyası'nı başlattı. Kampanya kapsamında bulaşık yıkamak, diş fırçalamak ve meyve yıkamak gibi günlük yaşamdaki faaliyetlerde insanları suyu doğru kullanarak tasarruf etmeye yönlendiren 10 madde yer alıyor. Üç ay sonunda İstanbul'da 18 milyon ton su tasarruf edildi. TEMA Vakfı Kaynak Geliştirme ve Halkla İlişkiler Bölüm Başkanı Yeşim Beyla, kampanyanın farkındalık yarattığını ve insanların su kullanmadan önce bir dakika düşündüklerini söylüyor. Beyla, küresel ısınma sorunuyla baş edebilmek için sorunun varlığından haberdar olarak yaşam şeklini değiştirmenin gerektiğini söylüyor.
|
 |
|
Vs.: Küresel ısınmada dünya ne durumda bilanço ne? Türkiye nasıl etkilendi?
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Raporu (IPCC), küresel ısınmanın son 50 yılda yüzde 90 oranında insan eliyle arttığını ve asırlarca süreceğini resmen ilan etti. Rapora göre, sera gazlarından biri olan karbondioksitin küresel düzeydeki artışı büyük ölçüde fosil yakıt (petrol, petrol türevleri, doğalgaz ve kömür) kullanımından ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklanıyor. Küresel ısınma süreci başladı ve bilim adamlarına göre daha asırlarca devam edecek. Bu süreci geri çevirmek imkansız ama en azından daha fazla ilerlemesini engelleyebiliriz. Bilimsel verilere göre; ülkemiz küresel ısınmanın zararlı etkilerini en önce ve en şiddetli biçimde yaşayacak. Yeni Rapor da TEMA Vakfı'nın daha önceki IPCC ve NASA Raporları'na dayanarak 15 yıldan bu yana söylemekte olduğu; "Tedbir alınmazsa Türkiye 40 yıl sonra çöl olacak" uyarısının artık çok uzak bir gelecek olmadığını destekler nitelikte.
Vs.: Türk insanının kuraklık ve küresel ısınmaya katkısı ne yönde oldu? Ne yaptık, ne yapmadık?
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Raporu'na (IPCC) göre atmosfere karbon salarak dünyayı en çok kirleten ilk üç ülke 5,5 milyar ton ile ABD, 2,8 milyar ton ile Rusya ve 1,3 milyar ton ile Japonya gibi sanayileşmiş ülkeler. Türkiye bu sıralamada 2004 yılında atmosfere bıraktığı 294 milyon ton ile 13. olarak üst sıralarda yer aldı. Yalnızca bu üç ülkenin yılda atmosfere saldığı 9,6 milyar ton gaz olduğu göz önünde bulundurulursa, Türkiye'nin ortalama 297 milyon ton ile neden olduğu zarar çok düşük oranda kalıyor. Ancak, raporda Türkiye'nin 1990-2004 yılları arasında yüzde 72,6'lık bir artış kaydederek atmosferi kirletme konusunda dünyada en hızlı artış kaydeden ülke olması ise endişe verici.
|
 |
|
Vs.: Türkiye'de karbondioksit salınımının fazla olmasının nedeni nedir?
Çevre standartlarına hiçbir şekilde uymadan kalkınıyoruz. Kalkınma hamlesi sırasında yapılan işyeri ve sanayi üretimlerinde çevre göz ardı ediliyor. Çevre standartlarını doğru koyup uygulayamadığımız için en verimli tarım alanlarına sanayi tesisleri yapılıyor ve atıklar derelere karışıyor. Zehirli gazlar hiçbir filtre işlemine tabi tutulmadan havaya veriliyor. Dolayısıyla sanayi, çevre faktörünü gözardı ederek kalkınıyor. Bu nedenle de Türkiye karbondioksit artış hızında birinci oldu.
Vs.: Ne tür önlemler alabiliriz?
Uzmanlar, küresel ısınmanın etkilerinin asırlarca süreceğini kaydediyor. Ama mücadele için kararlı olursak ve harekete geçersek, bu etkiyi azaltabilir, en aza indirgeyebiliriz. IPCC Raporu'na göre, karbondioksit sera etkisine neden olan en etkin gaz. Eğer topraklarımızı doğru yöntemlerle işler ve akılcı kullanırsak hem sera etkisi yaratan bu gazın azalmasını hem de organik karbon tutulmasını sağlayarak toprağın verimini artırırız. Toprakların doğru ve verimli kullanılması; küresel ısınma, açlık, erozyon, çölleşme, ormansızlaşma ve tarım alanı kaybı gibi sorunların çözümü için atılacak büyük bir adımdır. Ağaçlar, atmosferdeki sera gazlarını emdikleri için küresel ısınmanın tehditlerini azaltma konusunda en kolay uygulanacak yöntemlerden biri. Yetişkin normal bir ağaç bir saatte ortalama 2,3 kg karbondioksiti bünyesine alır, fotosentezle 1,7 kg oksijen üretir.
|
 |
|
Vs.: Dünya yüzeyinin üçte biri yani dört milyar hektardan fazla arazi çölleşme tehdidi altında. Çölleşmenin nedenleri neler?
Çölleşme, insan ve iklim değişikliği faktörlerini içinde barındıran bir toprak bozulmasıdır. Aşırı tarım uygulamaları, aşırı otlama, ormansızlaşma, yanlış sulama uygulamaları gibi faaliyetler verimli toprakları kurak topraklara çeviriyor. Verimli topraklarımız yok oldukça da kırsal alanda yaşam zorlaşıyor, köyden kente göç kaçınılmaz oluyor ve ülkemizdeki genel yaşam kalitesi sorunu buradan başlıyor.
Vs.: Bugün gelinen noktada Türkiye'nin çölleşmesini önleyebilir miyiz? Geç mi kaldık. Neler yapabiliriz?
Çölleşme yoksulluğun hem nedeni, hem sonucudur. Yoksulluk geçimi toprağa dayalı kişileri arazilerini gıda, enerji, ev ve gelir kaynağı olarak istismar etmeye mecbur kılıyor. Geçmişte yapılan değerlendirmelerle çölleşmeyle mağdur olmuş kişiler çölleşmeye sebebiyet verenler olarak suçlandı, toprağı neden istismar ettikleri, onları buna iten gerçek nedenler hiç sorgulanmadı. İnsanları toprağı istismar etmeye, toprağı sonuna kadar kullanmaya ve topraktan mümkün olanın en fazlasını elde etmeye iten şey yoksulluktur. Bu nedenle yoksulluğun önlenmesine yönelik her türlü çalışma çölleşmeyle mücadeleye yapılan bir katkıdır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin 2000 yılı bitiminde açıkladığı rapor, ülkemizin yer aldığı Akdeniz ve Orta Doğu bölgesinde kuraklık artışı ve tarımsal verimde düşüş öngörüyor, küresel ısınmanın zararlı etkilerini en önce ve en şiddetli biçimde yaşayabileceğimize dikkat çekiyor. Aynı şekilde Çölleşmeyle Savaş Eylem Planı verilerine göre düzenlenen Dünya Çölleşme Haritası'nda Anadolu, çölleşme tehlikesi derecesi yüksek ve çok yüksek sınıfa sokuldu. TEMA Vakfı olarak, ülkemizi yönetenlere kılavuzluk etmek üzere bir çevre manifestosu hazırladık ve bunu altı başlıkta özetledik: Toprak Yoksa Ekmek Yok!, Su Yoksa Hayat Yok!, Değişen İklim Değil Enerji Olsun!, Bereketli Topraklarda Doğru Tarım!, Doğal Varlıklarımızı, Ormanlarımızı Koruyalım, Gelecek İçin Arazi Planlaması. Çölleşme ile mücadele için öncelikle bu başlıkları hayata geçirmeliyiz. Hiçbir şey için geç değil. Birey olarak da toplum olarak da yapabileceğimiz çok şey var. Yeter ki, hemen başlayalım.
|
 |
|
Evimizde su ve enerji tasarrufu yaparak küresel ısınmayı yavaşlatabiliriz. Örneğin, bulaşığı makinede yıkayarak yılda 26-40 ton, bir dakika daha kısa duş alarak ve meyveleri musluğun altında değil, su dolu bir kapta yıkayarak yılda yaklaşık 18 ton suyu kurtarabileceğinizi biliyor muydunuz?
|
 |
|
Vs.: Çölleşmenin sonuçları ne olacak?
Önlem almazsak ve topraklarımız çöl olursa üzerinde hiçbir şey yetişmeyecek. Yağan yağmur suları toprakları alıp götürecek, suyu tutacak yeşil örtü olmadığı için yeraltı su kaynakları yenilenmeyecek, doğa tahrip olacak, bu topraklar üzerinde yaşayan tüm canlılar aç ve susuz kalacak.
Vs.: TEMA'nın raporlarına göre 40 yılda 2,5 milyon hektarlık sulak alanın yarısı yok oldu. Sulak alanların yok olması tarımın ve üretimin de yok olacağı anlamına geliyor. Bu da insan yaşamını tehdit ediyor. Tarımı nasıl kurtarabiliriz?
Toprak varlığımızın erozyona uğraması ve su kaynaklarımızın azalması ile birlikte gıda güvenliğimiz tehlike altında. Türkiye'de gıda güvenliğini sağlayabilmek için gerekli toprak ve su koruma yöntemlerine ek olarak yerel nitelikli bitkisel ve hayvansal gen kaynaklarının korunarak geliştirilmesi ve bağımsız bir tohumculuk alt yapısının oluşturulması şart. Tohumculuk Kanunu'nda çiftçimizin aleyhine olan hükümler düzeltilmeli, kapatılan Tohumculuk Enstitüsü yeniden açılmalı, tohumlarımızın marka-patent mevzuatı gereği tescil işleri tamamlanmadan uluslararası pazarlara çıkmaması yolunda düzenlemeler yapılmalı. Ayrıca Biyogüvenlik Yasa Tasarısı'nda sivil toplum kuruluşlarının biyo güvenliğimizi tehlikeye atan maddeler konusundaki uyarılarının dikkate alınması şart. Ülkemizde tarımsal üretimin gıda güvenliği önceliğinde yönlendirilmesi, tarımsal verimliliğimizin korunması için zirai ilaçların kullanımı azaltılarak durdurulması ve ülke çapında organik tarıma geçilmesi gerekiyor. Bu dönüşüm süreci aynı zamanda su kaynaklarımızın korunmasını topraklarımızın organik madde açısından zenginleşmesini ve karbon depolamasını sağlar. Küresel iklim değişikliği koşullarında tarımsal üretimimizin güvence altına alınması için bu önlemlerin alınması şart. Kırsaldan kente göç önlenerek kırsaldaki çiftçilerimizin yaşam standartlarının korunması, kırsaldaki üretkenliğin devamlılığı ve kırsal istihdamın artırılması için çiftçi örgütlenmesini ve kooperatifleşmeyi teşvik edecek düzenlemeler yapılması gerekiyor.
|
 |
|
Vs.: TEMA'nın başlattığı Suyunu Boşa Harcama kampanyası nasıl ortaya çıktı? Amacı nedir?
TEMA Vakfı olarak 15 yıldır tarımsal alanda suyun kullanımı, doğru tarım tekniklerinin uygulanması ve suyun doğru kullanılması gibi projeleri hazırlayarak uyguluyoruz. Tehlikenin kapıya kadar dayandığı süreçte hemen bir şeyler yapılması gerekiyordu. Tarımda yüzde 70, sanayi ve işyerlerinde yüzde 22 ve evlerde yüzde 8 oranında su kullanılıyor. Kısa vadede susuzluk ve kuraklığa karşı tek yapabileceğimiz şey halkı bilinçlendirmek ve evlerdeki su kullanımını azaltmaktı. Çünkü kısa sürede ne tarımsal alanda yanlış kullanılan su için "Su Çerçeve Yasası" çıkarabilirdik, ne de sanayileri atık sularını yeniden değerlendirmeye yönlendirebilirdik. Tek çözüm, elimizdeki kalan suyu doğru kullanmaktı. "Suyunu Boşa Harcama" Kampanyası buradan doğdu. Kısa vadede kamuoyunu kuraklık ve çölleşmeyle ilgili bilgilendirmek ve elimizde kalan suyu doğru kullanmalarını sağlamak istedik. Bunu sağlarken suyu nasıl daha avantajlı kullanabileceklerini anlatmaya çalıştık. Basit beş yöntem üzerinden giderek dört kişilik bir ailenin yılda 140 ton suyu tasarruf edebileceğini anlattık. Kampanya kapsamında üç ayda İstanbul'da 18 milyon ton su tasarruf edildi. Bu, Elmalı Barajı'nı doldurabilecek ciddi bir rakam. Türkiye'de 17 milyon hane var. Bu hanelerin hepsi suyu tasarruf ederse çok daha büyük tasarruf gerçekleşir.
Vs.: Bu konuda devlet ve vatandaş olarak neler yapabiliriz?
Küresel ısınmanın yüzde 90'ını insan kendi eliyle yaptı. Bu nedenle de yine kendisinin düzeltmesi gerekiyor. Devletin, küresel iklim değişikliğiyle mücadelede mevzuat hazırlaması gerekiyor. Çerçeve Su Yasası'nı hazırlamalı ve suyun kullanımını denetim altına almalı. Suyun bir kaynak değil, bir varlık olduğunu ve anayasayla korunduğunu göstermeli. Devletin aynı şekilde enerji başlığında yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği için mevzuat çalışmaları yapması gerekiyor. Toprakları tahrip eden ve doğru kullanmayan mevzuata "dur" demeli, sanayi tesislerinin tarım alanlarını kullanılmasını engellemeli. Vatandaş da su, enerji ve toprağın tahribi sürecinde kendi üzerine düşen önlemleri almalı, tüketici alışkanlıklarını değiştirmeli ve akılcı bir tüketim yolu seçmeli. İş dünyasına da bu konuda görev düşüyor. İş dünyası ve sanayi de kalkınma hamlelerini yaparken çevre faktörlerini göz önünde bulundurmalı. Üretim yaparken çevresel değerlere sonuna kadar uymalı.
|
 |
|
Evde suyu kurtarmanın 10 basit yolu
- Musluğu açık bırakmayın: Her gün sebzeleri elde yıkamak yerine, su dolu bir kapta yıkarsanız, çok daha az su tüketirsiniz. Dört kişilik bir aile bu yöntemle yılda ortalama 18 ton su kurtarabilir.
- Bulaşıklarınızı elde değil makinede yıkayın: Dört kişilik bir ailenin elde yıkanan günlük bulaşığı ile 84-126 litre su harcanır. Oysa bulaşık makinesi aynı bulaşığı 12 litre su ile yıkar. Bu da yılda ortalama 26-40 ton suyu kurtarıyor.
- Diş fırçalarken, tıraş olurken suyu kapatın: Diş fırçalarken ya da tıraş olurken kullanılmadığı halde açık bırakılan su gideri, yılda kişi başı ortalama 12 tondur. Dört kişilik bir ailede bu rakam ortalama 48 tondur.
- Daha kısa duş alın: Beş dakikalık bir duş sırasında ortalama 60 lt su harcanır. Dört kişilik bir ailenin her bir ferdi duş süresini bir dakika azaltırsa yaklaşık 18 ton su kurtarılır.
- Gereksiz yere sifon çekmeyin: Dört kişilik bir ailenin her bir ferdi, günde bir kez sifonu amacı dışında çekerse yılda 16 ton su harcamış olur.
- Sifona şişe yerleştirin: 1,5 litrelik bir şişeyi su ile doldurarak sifonunuzun içine yerleştirin. Yalnızca bu basit önlemle bile yılda 2 ton su kurtarabilirsiniz.
- Duş başlığınızı değiştirin: Yeni çıkan suyu daha iyi bir şekilde püskürten ekonomik duş başlıklarından kullanırsanız, suyu daha az açarak daha tazyikli duş alabilirsiniz.
- Muslukları tamir ettirin: Her saniye bir damla damlayan musluk yılda 1 ton su harcar.
- Su kaçaklarını engelleyin: Evinizdeki ya da apartmanınızdaki su borularını yenileriyle değiştirin ya da tamir ettirin. Eski tip borular tonlarca su harcar.
- Çamaşır makinesini ekonomik kullanın: Bir çamaşır makinesi tek bir çalıştırmada 176 litre su harcar. Makinenizi haftada bir kez bile az kursanız, yılda 9 ton suyu kurtarırsınız.
Biyoyakıtların küresel ısınmaya etkisi
Bütün dünyada alternatif enerji kaynaklarına hızlı bir yönelim başladı. Avrupa Birliği atmosfere karbon salınımını azaltmak için 2030 yılına kadar bitkisel yağların yakıt olarak kullanımını yüzde 30'a çıkarmayı hedefliyor. Ancak bu konuda çok dikkatli olmak gerek. Verimli tarım arazilerimizi yakıt üretimine ayıramayız. Çiftçimiz kendi yakıtını kendi üreterek, girdi maliyetlerini azaltıp, tarımsal rekabet gücünü artırabilir. Evlerde, restoranlarda, işletmelerde kullanılan atık yağlar enerjiye dönüştürülebilecekken kanalizasyonlara karışıyor. Atık yağların arıtılması güç ve su kaynaklarımızı da kirletiyor. TEMA Vakfı olarak her atığın ürüne dönüşmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle evlerden ve işyerlerinden yakıt olarak kullanılmak üzere atık yağların toplanmasını destekliyoruz.
|
|
|
 |
|
|
|
|