Balık Avının (Balıkçılığın) Tarihçesi:
Denizler, göller veya akarsuların kıyısında yaşayan ilkel insanlar, diğer canlı türlerin sularda ne şekilde avcılık yaptığını gözlemleyip öğrendiler. İlkel insanlar henüz tarımı bilmiyorlar ve ihtiyaçları olan besinleri basitce yaptıkları av araçları ile avlayabildikleri hayvanlardan, topladıkları meyva ve bitkilerden sağlıyorlardı. İlkel insanlar için balık elle yakalanmaktan ibaretti. Daha sonra Neolotik dönemin insanlarına ait kalıntı ve buluntulardan önceki dönemin insanlarından daha ileri bir noktaya vardıkları, balık ve hayvansal su ürünleri avcılığında kullanılmak üzere, taş ve ağaçtan zıpkın ve kakıçlar, ağaç ve diken dallarından oltalar, kemiklerden zıpkın ucu ve olta iğnesi yaptıkları buluntulardan anlaşılmıştır. İlk devreye göre el ve ayakla yapılan balık avlarına karşılık Paleolitik dönemde bilinen tek av aracı zıpkındır. İleri bir aşama olan zıpkınlar, bir sırığın ucuna sabitlenmiş sivri kemik ve dikenlerden yapılıyordu. Sonraları dar alanlı sularda balığın yolunu doğal malzemeyle kesip sıkıştırma ve engellemeyle kaçmalarını önleyerek kolay avlanma metodlarını buldular, bu usül dalyanların ilk şeklini oluşturdu diyebiliriz. Önceleri taş,kaya ve topraktan yapılan bu engellerin taşınma zorluğu nedeniyle, sonraları uzun sırık,saz ve kamışların birbirine bağlanması ile elde edilen barikatların kullanılmasına sebep olmuştur. Bugünkü kaybolmaya yüz tutmuş dalyanların ilkel halini oluşturmuştur. Çeşitli sepet ve pinterlerin kökenide aynıdır.
İlk dönemlerde kıyıdan veya sığ sularda, suyun içine girerek yapılan balıkçılığın önemini kavrayan ve daha uzaklarda avlanma düşüncesi oluşmasıyla birlikte Neolitik dönemin insanları ağaçların üstünde sonraki dönemlerde içini oyarak basit kayıklar yaparak gerçekleştirdiler. O döneme ait bazı kayık kalıntıları içinde ilkel zıpkın ve oltalarada rastlanmıştır. Ülkemizde geçtiğimiz yıllarda İzmir’in Ödemiş ilçesindeki Gölcük gölünün suları kuraklık nedeniyle çekilince, dünyanın en eski kayıklarından biri ortaya çıkmış, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi tarafından koruma altına alınmıştır. Yaşının en az 2600 yıllık olduğu saptanan kayık, 4,5 metre uzunluğunda, 65 santimetre eninde, bir ton ağırlığındadır ve kestane ağacından yapıldığı belirtilmiştir.
Balıkçılığa ait ilk yazılı kaynaklar, M.Ö.2000 yılına ait mısır betimleme ve yazıtlarıdır. Bu kaynaklarda Mısır’lı balıkçıların M.Ö.3000 yılından beri kullandıkları düşünülen ağ şekillerinden bahsedilmekte, adı geçen ağların tarifi bugünkü ığrıp denilen çekme ağlarının ilk şekilleri oldukları anlaşılmaktadır. Çin kaynaklarında ve betimlemelerinde, Orta asya Aral havzasında çok eski dönemlere ait kalıntı ve buluntularada rastlanmıştır. Anadolu’da Fenikeliler ve Romalılar zamanında kabuklu yumuşakçaların avlanılmasına yarayan algarna ve dreçlerin kullanıldığı bilinmektedir.
Milattan sonraki dönemlerde balıkçılık besin bakımından deniz kıyısında yaşayan toplumların ilgisini özellikle çekmiştir. İlk zamanlar balık ticari bir anlam ifade etmemesine rağmen sonraki dönemlerde bu durum değişmiştir.
Bilimsel anlamda balıkçılık 18.yy., da batıda başlamış, 20.yy., ortalarından sonrada teknolojik gelişme ile birlikte doruk noktasına ulaşmıştır. Ülkemizde bu manada ilk çalışma 1915 yılında Et Ve Balık Kurumunun bünyesinde Karekin Deveciyan’ın yayımladığı ”Balık Ve Balıkçılık” adlı eser ile ilk bilimsel yaklaşımın başlangıcı olmuş. Daha sonraki yıllarda Alman bilim adamı Ord. Prof. Dr. Curt Kosswig İstanbul Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü'nü, Erzurum'da Balıkçılık Araştırma Merkezi'ni kurarak ilk akademik temelleri atmıştır. 1950 ve 1960’lı yıllar balıkçılık konusunda bilgi birikiminin yoğunlaştığı yıllar olarak geçmiş, 1972 yılında ulusal düzeyde “Su Ürünleri Kanunu” ile Tarım Bakanlığı tarafından kanunlaştırılmıştır. Son yıllarda Ülkemizde Amatör Balıkçılık Derneklerinin kurulması ve aylık dergilerin çıkması ile gelişimini sürdürmektedir.
__________________
bALıKcILıK EkİpMaNLaRı
Olta (misina)
Oltaların ekseriye Bargir ( beygir) kılından ve bazen ingiliz siciminden imal edildiği malumdur. Kıldan mamul oltaların uzunluğu oniki kulaçtan seksen kulaca kadar olup kalınlığı üç kat kıldan otuz kata kadar olur [1], şöyleki;
İzmarit,çinekop,istavrit ve emsali ufak balıkların avı için imal olunan olta üç kat kıldan müteşekkildir.
Lüfer balığı avı için yapılan olta beşten yedi katadır.
İzmarit balığının yemli çaparisi için imal olunan olta dokuz kat olması lazımdır.
Uskumru balığının çaparisiyle lüfer,mercan,karagöz ve kırlangıç balıkları için yapılan olta dokuzdan oniki kata kıldan müteşekkildir.
Şekilde görülen oltaya yem olarak midye içi yahut karides takılıp , tekir, kayabalığı ve bunlara benzer balıklar avlanıyor.
Çatal köstek olta
Kamış oltası:
Kamış oltası üç dört metreden uzun ve metin (güçlü) bir kamışa kıldan mamul kısa bir olta ve bunun ucuna iki metre misina bağlanıp misinanın ucuna dimaksız (damaksız) bir iğne takıldık dan sonra üzerine kırmızı ipekle, tekir tüyü rapt edilir.
Avcı akıntı mahallere kamış uzatıp tüylü iğneyi suyun üstünde olduğu halde aheste aheste çeker, balığın tutulduğu fark edildiğinde kamışı silkip balığı karaya fırlatır. İğnenin damağı olmamasından balık kendiliğinden iğneden çıkar. Damaksız bu olta ile ekseriya boğaz içinde zargana,istavrit ve çinekop balıkları avlanır. Kamışın misina oltası büyük balıkların kuvvetine gayr-ı mütehammil olmasından dolayı,iğnesi damaklı kamış oltasıyla denizde büyük balıklar tutulmaz isede lapina,sarıgöz ve ispari çok avlanır.
Palamut
( Kitabın içinde renkli çizimlerde bulunmakta)
İğne:
Çıplak iğneler ve zokalar bargir ( beygir) kuyruğuyla misinadan yahut sicimden mamul oltaların üzerine tabii ve suni yemler takıldıktan sonra bazen de yem takılmaksızın kullanılır.
Balıkçılıkla istimal olunan iğneli aletler başlıca üç bölüm olunur:
Birinci: Olta takımı
İkinci: Çapari
Üçüncü: Parakita
Balık iğneleriyle fırıldak ( fırdöndü )
1-Düz iğne
2-Eğri iğne
3-Palalı iğne
4-Kertikli iğne
5-Benekli iğne
6-Delikli iğne
7-Çatal iğne
8-Uzun iğne
9-Fırdöndü, namı diğer fırıldak. ( iğneye takılan yem sağ olursa dönüp oltayı burar. Buna, beden ile olta arasına bir fırıldak takmak her halde lazımdır)
Düğüm
oltacı düğümleri
Tarifat
[1] ve [2] tek düğüm [3] ve [4] makas düğümü. [5] sarma düğüm [6] ingiliz düğümü [7] ve [8] ilmik.
[1] kıl oltanın bükümü iki nevidir:
Birisi düz büküm, diğeri komono büküm olur.
Misal onbeş katlı düz büküm bir oltanın imali için evvel beşer katı ayrı, ayrı büküp uç yaptıktan sonra bu üç ipide evvelce hangi tarafa bükülmüş ise yine aynı tarafa büküp bir dane yapılır. işte buna düz büküm denir.
Düz büküm olta pek hassas olduğundan gerek sürtme oltası için ve gerek derin sularda mercan vesaire avlamak üzere kullanılır. Balıkların yeme temas etmesi ancak bu olta ile his edilebilir.
Komona büküm oltanın ikinci bölümü evvelki bükümlerin aksinedir. Komona oltası çapari,seğirtme,çarpma vesair bu gibi kaba alat (aletlerde) kullanılır.
Balıkçı sepetleri
Balıkçı sepetleri pek eski ve tarihi bir alettir. İskenderi kebir zamanında basılmış bizans madalyonlarının üzerinde bizim balıkçılar tarafından kullanılan sepetlerin resmi görülmüştür.
Tarifat: 1- Balık sepeti 2- kapak 3-ağız ve hazine 4-kolon 5- ayak taşı 6-beden 7-bandıra
( Bu sepetler İstakoz, karides ve izmarit avında kullanılıyor. Sepetler yuvarlak ve taze sazdan yapılıp genellikle 60 cm civarı uzunluğunda oluyor. Sepetler gece bırakılıp gündüz toplanıyor. Eğer izmarit avlanacaksa gündüzde bırakılıyor. )
Suni yemler
Deniz için:
Bizim deniz balıkçıları tarafından kullanılan suni yemler balıkçıl kuşu, hind tavuğu ve tekir ördeğiyle horozun tüylerinden ve adi ipekten ibarettir. En makbul balıkçıl kuşunun tüyü olup, bundan bulunmadığı takdirde hindinin kanat altı ve kuyruk tüylerinden ve uskumru çaparisine takılıp uskumru ve kolyoz avlanır.
Tatlısu için:
tatlısu balıklarına mahsus suni yemler:
Tarif: 1,2,3,4,5,9 alabalık avında kullanılır.
6,8 ufak balıklar için eğlence yemleri.
7,11 mayıs sineği
10,12 som balıklarına mahsus.
13-19 suni böcekler; mayıs böceği, çekirge, yaban arısı, çırlak, örümcek ağı
20 yer kurdu ( solucan)
21 suni karides
YAZI, ARAŞTIRMA: ORHAN YILMAZ